Ana içeriğe atla

Kayıtlar

14.07.2016 ve 15.07.2016 tarihlerinde yazdığım iki şiir ektedir

Beyaz Etin Daveti  hatırla, hep gün ortası saatleri seçtin sevişmek için güneş vurdukça iyice beyaz görünen etindi her şeyi apaçık yaşamaya davet eden çatlaklarını bilirdim, ellerim ne zaman hoyratlaşsa kalçan kırmızı bir cevap verirdi sana kıyardım kan derinle selamsız, derinlerinden akardı bacakların/ dudakların morarmasa; bileklerini tuttum mu benim için atan kalbi hissetmesem parmaklarımda yemin olsun inanmazdım yaşadığına buz gibi beyazdın bir de hastane koşuşturmaları o kadar kan senden çıkmamış olsa bembeyaz bir ölüydü ellerimi tutan valla! tip a da olsa diyabet için gençtin bundan gülenyüzlü bantlar taşıdın biri kalçanda, biri baldırında domaldığında onlarla oynardım sana kıyardım, kıymasam sana ait tek kırmızı ayak parmakların ve o bayıldığın rujun olurdu sana çok da yakışmayan 14.07.2016 Beyoğlu/İstanbul Asil Yurt Haseki Milli İrade Darbe diyordun tankların ne oldu? Sokağa döktüğün itlerin ne oldu? Amerika, İsrail, siyonistler ne oldu? İşte böyle yersiniz milli irade yara...
En son yayınlar

Stepmama

Bu mahçup vatanın mağdur vatandaşları ekmeğin tanzime düşme ihtimali ve geri kalan bütün kuyruklu meseleler kinoalı salatana sıktığın limon etmezler bir esnaf lokantası yüreğim ve masalarında limon suyu mercimeğe, kelleye bir tutam pulbiber senin sosyokültürüne tırmanmam için merdivenler ve senin gerdan kokunda burjuva bahisler var, sınırları aşarken halk olma bilincini kaybedip sevdiğin dizileri Netflix listeme eklerken biliyorum, bizim ailede tabu sadece bir kutu oyun değil biliyorum ellerini tutamam, ellerini mutfak eldivenleri gizler yirmi iki yaşımın on sekiz ayar hududu yüzük parmağında buz gibi altınla çizili bana sarılma stepmama, beni bağışla benim sana dokunmam meşru değil

Garp Cephesinde Yar, Kafa Kola Alındım

Düşman toprağına konuşlandırıldım Zafer sancağını yar, dalgalandırdım Bir gecede girdim zalim toprağına... Miğferim yoktu ancak Rabbe sığındım Oysa ne saflık, buhranı zafer sandım Zaman geçti yar, vaziyete uyandım Etrafım sarıldı, önüm arkam sobe! Çaresizlik ekmeğini, hüzne bandım. Hain pusuya düştüm, hayli aldandım Düşman ellerinde yar, tutsak alındım Ne güzeldir şimdi Şebinkarahisar... Memleketime pek bir Fransız kaldım Kalleş kumandan huzuruna çağrıldım Gidene dek yar, ölü taklidi yaptım. "Baban sayılırım" dedi sırıtarak, Cevaben sahte bir tebessüm takındım Dişimi sıktım, umutla soluklandım Ansızın bir vakit yar, nişanlandırıldım Kesmez kör makas kurdeleye tek attı, İşbirliğine ben, mecbur bırakıldım. Gurbet elde çapraz sorguya alındım Ben ateşte boğuldum yar, suda yandım. Bizzat planladım, infaz tarihimi... Duyursunlar elçiler, haber saldım. Yerle yeksan oldum, Richter'le anıldım Ben Titaniksem yar, dibe batırıldım Şapkasız selam bile v...
YEDİDEN SONRA CİNAYET Ben her ağustos ayı Sana uğrar yeşillenirim Sevmezdim aslında ağustosları Ağaç rengi böcekler feryat figân Akşamları da fazla demlidir Geceyarısı durgun denizde Ayışığına emanet etmişsem seni Şarabım, terliğim sigaram Bedenimin babaerenleri feryat figân Yakamoz yalasa çıplak etini Boynun hırçın bir deniz Deniz parlament bir çarşaf Çarşaf sen gibi biraz Yastığı ısırırken sen Beyaz duvarlar feryat figân Kimse duymaz işlediğimiz cinayeti
sen gittin, ruhumun karma eğitim dönemi bitti, şimdi tekrardan inceleme vaktidir. sorgulamaya varabilir hislerim ben cumhuriyetinde bugünlerde ne de güzel idam güzellenir; hiç olmadığı kadar bende boynuna bol gelen basiretimi sıkıca çekme cesaretim. kuşlar uzak bir masal gibi ötüyor örtüyor gece hür olanın üstünü hür olmayı siktir ettim dolmuş hattıma dağıttığın cesetlerin bir zamanlar sıcaktı dudak payı dindiremediğim karmaşa susturamadığım vicdanın işte hepsinin suçlusu sen ama ne hikmetse ben içerideyim, yerel yönetimce suçluyum ömür boyu da sürer gibi esaretim ve tam isabetim. şu kısa ömrüm, yol tutuşum uzadıkça uzayan sıkıyönetim. 130 kilometreyi vurduğum karar alma virajlarımdan şarampole yuvarlandım çünkü bilirsin karar almak, karar vermek kadar keskindi öyle esti, öyle istedim. klimayla serinlettiğim ruhuma pencereler açma hasretimdin
Zarafetle kırışmış alnında Otuz yılın hikayesi yazılı Cesaret etsem Bir kaçamak bakışa Anlarım mahalle arası maçlarda En son seçilmenin yaşattığı O mağrur yalnızlığı Sırtlanıp çantamı çıksam güneye Leb-i dilber durağından Kıvrımlarında dolaşsam belki Ulu pirlere bahşolan Hakikati bulurum İçime çeke çeke Voltalasam boynunda belki Sigarayı bırakırım Bir gece üç ayazında Düşlesem kuştüyü memelerini Dolardan hızlı yükselirim Sırtlanıp çantamı çıksam Karış karış dolaşsam Süt ve bal diyarında İki dolgun tepenin arasında Yıllık iznimi harcasam Belki vesile olur Tanrıyı da görürüm Derdimi anlatıp sıkmam seni Gökten bulut dökülür Saçına değmesin güneş Altınların saçılır Ben yine gördükçe seni okşayan rüzgarı Kıskanırım
Diyelim o rüzgar bizi de savurdu O bir çift yaprak bizmişiz meğerse Şanslıysak denize düşeriz Ya da kelebeğin rızkı oluruz Ne farkeder?